SAĞLIKLI BİR GELECEK İÇİN AŞI KARARLILIĞI SEMPOZYUMU
Aşı Kararlılığı Sempozyumu, HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) ve UNICEF’in katkılarıyla 25 Nisan 2025 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. (Anabilim Dalımızdan Ar. Gör. Dr. Hazal Küçükefe Bağ ve uzmanlık eğitimini anabilim dalımızda tamamlamış olan Uzm. Dr. İrem Zengi sempozyuma katılım sağlamıştır.)
Her yıl 24-30 Nisan tarihleri, aşılama çalışmalarının önemini hatırlatmak amacıyla Dünya Aşı Haftası olarak belirlenmiştir. Sempozyum bu hafta kapsamında düzenlenerek haftanın önemli etkinliklerinden biri olmuştur.
Sempozyumda, aşı kararsızlığının günümüzde en büyük toplum sağlığı sorunlarından biri haline geldiği vurgulanmıştır. İnternet aracılığıyla yayılan bilgi kirliliği ve infodemi, özellikle sosyal medya üzerinden yanlış bilgilerin hızla yayılmasına ve halk arasında aşı tereddüdünün artmasına yol açmaktadır. Bu nedenle sempozyumun isminin “Aşı Kararlılığı” olarak belirlenmesiyle, daha pozitif bir yaklaşım benimsenmiş ve farkındalık artırılmaya çalışılmıştır. Toplumda güven inşa edilmesi, bu mücadelede temel önceliklerden biridir. Güven oluşturabilmek için ise öncelikle sağlık çalışanlarının doğru bilgiye sahip olması gerektiği belirtilmiştir. Halkın büyük çoğunluğunun aile hekimlerine güvendiği yapılan çalışmalarda ortaya konmuş; bu nedenle aile hekimlerinin, aşı konusunda doğru, net ve güven verici açıklamalarda bulunmalarının kritik bir rol oynadığı vurgulanmıştır.
Aşı kararlılığını arttırmada etkili iletişimin önemi dile getirilmiştir. Aşı tereddüdünü azaltmak için, sağlık çalışanlarının sadece tıbbi bilgiyle değil, aynı zamanda etkili iletişim becerileriyle donatılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu noktada, gerektiğinde iletişim uzmanları ve sosyologlardan destek alınması önerilmiştir. Ayrıca tıp fakültelerinde hem mezuniyet öncesinde hem de mezuniyet sonrasında aşı iletişimine yönelik eğitimlerin verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu eğitimlerin, sağlık personelinin sahada daha etkili ve güven veren bir iletişim kurmasını sağlayacağı öngörülmektedir.
Sempozyumda Türkiye’de yerli aşı üretiminin artırılması gerektiği de vurgulanmıştır. Aşıların yalnızca bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde değil, aynı zamanda kanser tedavileri ve immünoterapiler gibi alanlarda da kullanıldığı günümüzde, yerli üretimin önemi daha da artmaktadır. Artan maliyetler ve küresel aşı tedarik zincirlerindeki kırılganlıklar da yerli üretimin stratejik değerini ortaya koymaktadır.
Sempozyumda, yeni aşı uygulamaları hakkında da bilgi verilmiştir. Gebelik döneminde uygulanan tetanoz-difteri (Td) aşısına boğmaca aşısının da ilave edilmesiyle aşı artık tetanoz-difteri-aselüler boğmaca (Tdab) şeklinde uygulanmaya başlanmıştır. Pek çok ülkede uygulanan bu uygulama ile anneden geçen antikorlar ile erken dönemde bebeğin boğmacadan korunması amaçlanmıştır. Ayrıca beşli karma aşı programına Hepatit B’nin de dahil edilmesi ile altı bileşenli karma aşı programına geçilmiştir. Doğumda Hepatit B aşısının tek başına uygulanmasına ise devam edilecektir. Türkiye’nin Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında, diğer ülkelerden farklı olarak Hepatit A ve suçiçeği aşılarının da yer aldığı; buna karşın DSÖ’nün önerdiği rotavirüs ve HPV aşılarının henüz rutin programa alınmadığı ve bu konuda adım atılması gerektiği dile getirilmiştir. DSÖ’nün 2030 yılına kadar serviks kanserini ortadan kaldırmayı hedeflediği ve bu kapsamda 9-14 yaş kız çocuklarının %90’ının aşılanması ile serviks kanserini elimine etmeyi planladığı vurgulanmıştır.
Sempozyumda, koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesinin temel amaç olduğu ve halkın hasta olmadan, sağlıklı iken Aile Sağlığı Merkezleri’ne başvurmasının teşvik edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Aile Sağlığı Merkezleri ile hastanelerin entegre olması sayesinde, hastaların aşı verilerine tüm sağlık çalışanlarının ulaşabilmesi sağlanmıştır. Ayrıca mobil aşı ekiplerinin artırılması, hastanelerde aşılama yapılmasının yaygınlaştırılması ve gerektiğinde mobil hizmetlerin güçlendirilmesi hedeflenmiştir. Salgın yönetimi kapsamında vaka formlarının titizlikle doldurulması, salgın verilerinin zamanında ve eksiksiz bildirilmesi ve aşılama verilerinin güvenilirliğinin artırılması gerekliliği vurgulanmıştır.
Yakın dönemde Sağlıklı Hayat Merkezleri’nde açılan Sağlıklı Hayat Akademileri ile sağlık okuryazarlığını artırmak hedeflenmektedir. Bu akademilerden mezun olan “sağlık elçilerinin” doğru bilgileri toplum genelinde yayması amaçlanmıştır. Tüm meslek gruplarından vatandaşların katılımına önem verilmiş, verilen eğitimlerle aşı tereddüdünün azaltılması hedeflenmiştir.
Erken çocukluk döneminin önemi de sempozyumda dile getirilmiştir. Gebelikle başlayan ve çocuğun ilkokul çağına kadar devam eden süreç, özellikle de hayatın ilk 1000 günü, çocukların gelişiminde kritik bir fırsat penceresidir. Her çocuğun sağlıklı bir erken çocukluk dönemi geçirerek potansiyeline ulaşması hedeflenmektedir. Bu dönemde, ebeveynlere doğru sağlık bilgisinin verilmesi kritiktir. Bu kapsamda UNICEF tarafından geliştirilen “Merhaba Bebek” mobil uygulaması tanıtılmıştır. 0-6 yaş arasındaki çocuklar için ebeveynlerin ve çocuklarla ilgilenen herkesin doğru bilgiye erişimini sağlayan bu uygulama ücretsiz olarak indirilebilmekte ve sağlıkla ilgili modüllerin yanı sıra soru-cevap ve çocuklarla etkinlik önerileri gibi bölümler de içermektedir.
Son olarak, sağlık ekonomisi açısından bakıldığında, aşılama uygulamalarının tedaviye kıyasla çok daha düşük maliyetli olduğu vurgulanmıştır. Aşılar sadece bireyi değil, toplumu da koruyarak salgınları önlemeye yardımcı olur. Bu nedenle, aşı kampanyalarının dikkatli şekilde yürütülmesi ve ebeveynlerle güven temelli iletişim kurulması büyük önem taşımaktadır. Aşılanmış bireylerin de enfekte olabileceği, toplum bağışıklığının sağlanması yoluyla salgınların önlenebileceği unutulmamalıdır.